İlamlı icrada borçlunun, takibe itiraz etmesi mümkün değildir. Ancak kanunda yer alan belirli sebeplerin bulunması halinde, icranın geri bırakılması yoluna başvurularak takibin ilerlemesine ve sonuçlanmasına engel olunabilir.
Konya’da icra hukuku alanında çalışan uzman avukatlar olarak, bu tür durumlarda borçlulara tehir-i icra sürecinde profesyonel destek sağlayarak, hak kayıplarının önüne geçmekteyiz.
Tehir-i icra, yani icranın geri bırakılması, ilamlı icra takibine muhatap olan borçlunun, istinaf veya temyiz yoluna başvurmuş olması hâlinde, belirli bir teminat göstererek mahkemeden icra işlemlerinin geçici olarak durdurulmasını talep etmesidir. Bu kurum, borçlunun haklarını korumaya yönelik önemli bir güvencedir. Çünkü ilk derece mahkemesi kararları, kesinleşmeden de icra edilebilir nitelikte olduğu için, kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi alacaklı hemen takibe başlayabilir.
Ancak üst mahkemenin ilgili kararı bozma ya da kaldırma ihtimali varken, bu süreçte yapılan icra işlemleri borçlunun telafisi güç zararlara uğramasına yol açabilir. İşte bu olasılığı bertaraf etmek amacıyla, borçluya icra takibini durdurma hakkı tanınmıştır. Bu durdurma kararı, belirli şartlar yerine getirildiği takdirde verilebilmektedir.
24.11.2021 Tarihli ve 7343 sayılı İcra İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un getirdiği yenilikle icranın geri bırakılması kararını verme yetkisi, kanun yolu aşamasına göre Bölge Adliye Mahkemeleri / Yargıtay'dan alınarak takibin yapıldığı yer icra mahkemesine verilmiştir. Tehir-i icra dilekçesi, icra hukuk mahkemesine verilir. Bu dilekçe ile borçlu, icra işlemlerinin üst mahkeme kararı beklenene kadar durdurulmasını talep eder.
Bu süreçte deneyimli bir Konya icra avukatı ile çalışmak, hem sürecin doğru yönetilmesini sağlar hem de gerekli belgelerin zamanında sunulması açısından büyük avantaj sağlar. İcra hukuku alanında uzman avukat desteği, hak kayıplarını en aza indirir ve tehir-i icra sürecinde borçlunun lehine sonuç alınmasına katkı sunar.
Tehir-i icra talebi, değişik iş dosyası üzerinden icra hukuk mahkemesine sunulacak bir dilekçe ile yapılır. Bu dilekçeye aşağıda belirtilen belgelerin eklenmesi gerekir:
En önemli ayrıntılardan biri, istinaf ya da temyiz dilekçesinde "tehir-i icra taleplidir" ibaresinin açıkça belirtilmiş olmasıdır. Bazı icra mahkemeleri bu şerhin bulunmadığı başvuruları usulden reddetmektedir. Bu nedenle istinaf süreci başlarken bu şerhin mutlaka dilekçeye eklenmesi önerilir. İcra işlemleriyle karşı karşıya kalan bireylerin, icra hukuku alanında uzman bir avukattan destek alması, hak kayıplarını önlemede kritik bir rol oynar.
Mahkeme kararına karşı üst yargı merciine başvurulmuş, ancak bu süreç tamamlanmamışsa, borçlu aleyhine verilen karar kesinleşmeden icraya konu olabilir. Örneğin kiracı tahliye kararı almışsa ve bu karara itiraz etmişse, henüz karar bozulmamış olsa da alacaklı kararı icraya koyabilir. Bu durumun borçluyu mağdur etmemesi için tehir-i icra talep edilebilir.
Tehir-i icra kararı üç farklı merci üzerinden yürütülür: kararı veren mahkeme, icra dairesi ve icra mahkemesi. Bu kurumların rollerinin karıştırılmaması gerekir. Teminat yatırmak, borçlunun sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Süreler oldukça kısıtlı olduğundan, evrak hazırlığı ve mali yükümlülükler önceden planlanmalıdır.
Tehir-i icra, yani diğer bir ifadeyle icranın durdurulması, kesinleşmeden icraya konulan mahkeme kararlarına karşı borçlunun sahip olduğu yasal bir korunma yoludur. Bir mahkeme kararına karşı istinaf ya da temyiz yoluna başvurulmuş olsa dahi, bu durum kararın kendiliğinden icra edilmesini engellemez. Bu nedenle borçlu, icra takibinin ilerlemesini durdurmak istiyorsa, süreci “tehir-i icra talepli” olarak yürütmelidir. Aksi takdirde, alacaklı icra dosyasını işleterek haciz dahil tüm icra işlemlerini başlatabilir. Bu gibi durumlarda borçlunun menfaatini korumak amacıyla, icra takibinin geçici olarak askıya alınması için başvurulacak bu yola icranın geri bırakılması denmektedir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 33. maddesinde düzenlenen bu kurum, borçlunun borcun zamanaşımına uğradığını, tamamen ya da kısmen ödendiğini ya da ertelendiğini resmi yollarla ispatlaması halinde icranın geçici olarak durdurulabileceğini öngörür. Bu tür taleplerin icra mahkemesinde ileri sürülebilmesi için sunulan belgelerin noter onaylı ya da mahkemece kabul edilen nitelikte olması gerekir. Eğer borçlu tarafından bu şartlar sağlanamazsa ve talep reddedilirse, borçlunun teminat göstererek istinaf veya temyiz başvurusunda bulunması gerekir.
Borçlu, temyiz ya da istinaf başvurusu yaparken aynı zamanda icra mahkemesinden icranın geri bırakılması talebinde bulunabilir. Bu talep sırasında borçlu, karara konu olan meblağı karşılayacak şekilde nakit para, banka teminat mektubu, rehinli mal veya tahvil gibi teminatlar sunmalıdır. Borçlunun malvarlığı içerisinde bu tutarı karşılayacak şekilde haczedilmiş mallar varsa, ek teminat gösterme yükümlülüğü aranmaz. Ayrıca adli yardımdan yararlananlar veya devlet kurumları için teminat şartı söz konusu değildir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre, bir mahkeme kararına karşı istinaf veya temyiz başvurusu yapılması kararın uygulanmasını kendiliğinden durdurmaz. Ancak İcra ve İflas Kanunu’nun 36. maddesi bu noktada devreye girerek, gerekli şartlar sağlandığında icranın durdurulabileceğini hüküm altına alır.
İcra mahkemesi, başvuruyu değerlendirdikten sonra, gerekli görürse borçluya teminat yatırması için uygun bir süre verir. Bu sürenin sonunda teminat gösterildiğine ilişkin belgeler ibraz edilirse, icra mahkemesince icranın geri bırakılmasına karar verilebilir. Bu karar alındıktan sonra hem kararı veren mahkemeye hem de icra dairesine bildirim yapılır ve icra işlemleri, üst mahkeme karar verinceye dek durdurulur.
Bu süreçte yatırılan teminatın ne olacağı, üst mahkemenin dosya hakkında vereceği karara göre belirlenir. Üst mahkeme eğer kararı kaldırırsa veya değiştirirse, yatırılan teminat borçluya iade edilir. Ancak istinaf ya da temyiz başvurusu neticesinde karar onanırsa, teminat alacaklıya devredilir ya da paraya çevrilerek tahsil edilir. Eğer karar kesinleşmeden önce temyiz süreci halen devam ediyorsa, icranın durdurulması kararı da bu sürenin sonuna kadar geçerliliğini sürdürür.
Sonuç olarak, bir mahkeme ilamına karşı üst mahkemeye başvurulmuş olması tek başına yeterli değildir. İcra işlemlerinin durmasını isteyen borçlu, süreci usulüne uygun şekilde yürütmeli, gerekli teminatı yatırmalı ve icra mahkemesinden tehir-i icra kararı almalıdır. Aksi durumda, icra işlemleri hız kesmeden devam edecektir.
Daha önce de belirtildiği gibi, mahkeme kararlarının icraya konulabilmesi için genel kural olarak kesinleşme şartı aranmamaktadır. Ancak bu durumun istisnası, kesinleşmeden icraya konulması mümkün olmayan bazı özel kararlar için geçerlidir. Tehir-i icra, yani icranın geri bırakılması, bir kararın istinaf ya da temyiz incelemesinde olması halinde alacaklının icra yoluyla alacağını tahsil etmesini engelleyebilecek bir hukuki imkân sunar.
İcra konusu yapılan mahkeme kararı, süresi içinde tehir-i icra istemli olarak üst mahkemeye taşınır.
Kararı veren ilk derece mahkemesinden, ilgili kararın istinaf edildiğini gösteren derkenar yazısı temin edilir.
İcra müdürlüğünden, icra dosyası kapsamında mehil vesikası düzenlenmesine esas olacak şekilde dosya hesap özeti hazırlanması talep edilir.
Alınan derkenar, icra dosyasına sunularak, icranın durdurulması kararı getirileceği belirtilerek mehil vesikası verilmesi istenir.
Eğer sunulacak teminat nakit ise, bu bedel doğrudan icra dairesine yatırılır; diğer teminat türlerinde ise, mahkemeden bunların kabulüne dair onay alınması gerekir.
İcra dairesi tarafından, kararın durdurulmasına yönelik belge sunulmak kaydıyla 30, 60 ya da 90 günlük bir mehil süresi tanınır.
Borçlu ya da onun yasal temsilcisi, icra mahkemesine giderek icranın geri bırakılması kararının alınmasını talep eder. Bu talebe ek olarak; gerekçeli karar, mehil vesikası, ödeme belgeleri ve derkenar yazısı sunulur.
Başvuru sırasında gerekli olan başvuru harcı, icranın geri bırakılması harcı ve gider avansı yatırılır. Talebin kabulü halinde bu ödemeler devlete gelir olarak kaydedilir. Ancak talep reddedilirse, yapılan ödemeler ilgilisine iade edilir.
İcra mahkemesince tehir-i icra kararı verilmesi durumunda, bu karar ilgili icra dosyasına ve hükmü veren mahkemeye resmi yollardan bildirilir.
İlamlı icra takibinde tehir-i icra (icranın durdurulması) süreci, borçluya gönderilen ödeme veya tahliye emrinin usulüne uygun şekilde tebliğiyle başlar. Bu noktadan itibaren borçlunun takipten korunabilmesi adına izlemesi gereken adımlar aşağıda sıralanmıştır:
Bu adımlar tamamlandığında, borçlu kişi hakkında başlatılan icra takibi, istinaf veya temyiz sonucuna kadar geçici olarak durdurulmuş olur. Bu durum, mahkeme kararı kesinleşene kadar borçlunun mal varlığına yönelik işlem yapılmasını engeller.
İlamlı icra takibine muhatap olan borçlu, ilgili mahkeme kararının istinaf ya da temyiz edildiğini gösteren “derkenar” belgesini aldıktan ve icra dosyasına, 3 aylık yasal faiziyle birlikte dosya borcunu karşılayacak düzeyde teminat sunduktan sonra icra müdürlüğü tarafından kendisine bir “mehil vesikası” verilir. Bu belge, borçlunun mahkeme kararına karşı üst yargı yoluna başvurduğunu ve icranın durdurulması için gerekli güvenceyi sunduğunu resmî şekilde belgelendirir.
Mehil vesikası, aynı zamanda borçluya icra mahkemesinden tehir-i icra (icranın durdurulması) kararı getirmesi için verilen süredir. Bu süre genellikle 60 ila 90 gün arasında belirlenir. Süre boyunca takip, mehil vesikasına dayanarak geçici olarak durdurulur; yani alacaklı bu süreçte borçlunun mal varlığına yönelik herhangi bir haciz işlemi yapamaz.
Tehir-i icra (icranın durdurulması) talebinde bulunabilmek için belirli yasal koşullar yerine getirilmelidir. Bu süreçte gerekli belgelerin usulüne uygun sunulmaması veya yükümlülüklerin zamanında yerine getirilmemesi hâlinde mehil vesikası talebi reddedilebilir. Mehil vesikası alınamadığı durumda ise tehir-i icra kararı talebinde bulunulması hukuken mümkün olmayacaktır. Yani icranın durdurulması süreci başlamadan sona erer.
Mehil vesikası talebinin reddedilmesine neden olabilecek bazı yaygın durumlar şunlardır:
Bu tür durumlarda eksik veya hatalı işlemler düzeltilmeden, icra mahkemesinden icranın durdurulması kararı alınması mümkün değildir. Dolayısıyla süreç dikkatle ve usule uygun şekilde yürütülmelidir.
Tehir-i icra, yani icranın geri bırakılması; ilamlı icra takibine maruz kalan borçlunun, alacaklının takip işlemlerini geçici olarak durdurabilmesi için başvurduğu önemli bir hukuki yoldur. Bu uygulama sayesinde borçlu, kararın istinaf veya temyiz aşamasında değerlendirilmesini beklerken icra baskısından korunur ve mal varlığına yönelik haciz işlemlerinin durmasına imkân sağlar. Borçlu tarafından öncelikle mehil vesikası alınır, ardından takibin durması için icra hukuk mahkemesinden tehir-i icra kararı talep edilir.
Bu talep, bir dilekçe ile icra hukuk mahkemesine sunulmalıdır. Dilekçeye aşağıdaki belgeler eklenmelidir:
Başvuru, adliyelerdeki hukuk tevzi bürosundan veya UYAP sistemi üzerinden “Değişik İş” dosyası kapsamında yapılır.
30 Kasım 2021 tarihinde yürürlüğe giren 7343 sayılı Kanun ile birlikte, İcra ve İflas Kanunu’nun 36. maddesinde önemli bir değişiklik yapılmıştır. Bu değişikliğe göre, daha önce Yargıtay ya da Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen tehir-i icra kararları artık, takibin yapıldığı yerdeki icra hukuk mahkemesi tarafından verilmektedir. Yani görevli ve yetkili mahkeme, takibin yürütüldüğü yer mahkemesidir.
Borçlu, hüküm verildikten sonra borcun düşmüş (itfa olmuş) veya zamanaşımına uğramış olduğunu iddia etmesine rağmen, bu durumu icra mahkemesi nezdinde ispat edemeyip ödemeyi gerçekleştirmişse, ödemiş olduğu tutarın iadesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir. Bu durumda alacaklı, icra mahkemesinin tehir-i icra talebini reddetmiş olmasına dayanarak, kesin hüküm itirazında bulunamaz. Çünkü icra mahkemesinin kararları maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez.
Öte yandan, borçlunun henüz ödeme yapmadığı ancak borçlu olmadığını ileri sürdüğü hallerde, menfi tespit davası açması mümkündür. Bu dava, ileride açılması muhtemel istirdat davasının da ön adımı niteliğindedir.
İlamlı icra takibine konu bir icra emrine itiraz, yalnızca ilgili icra hukuk mahkemesi aracılığıyla yapılabilir. Borçlunun doğrudan icra dairesine yapacağı bir itiraz geçerli olmayacaktır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus; ilamlı takibe karşı yapılan bu itirazın, takibi kendiliğinden durdurmayacağıdır. Takibin durması yalnızca icra mahkemesince verilecek “icranın geri bırakılması” kararı ile mümkün olur. İtiraz gerekçeleri genel olarak şunlardır:
Bu itirazlar yalnızca usulüne uygun belgelerle ispatlanırsa icra mahkemesi tarafından dikkate alınır ve icranın geri bırakılmasına karar verilebilir.
“Yukarıda esas numarası verilen icra takip dosyasında mehil vesikasına esas olmak üzere 3 aylık dosya kapak hesabının yapılarak UYAP sistemi üzerinden dosyaya eklenmesine karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederiz.”
"Sayın Mahkemenizin yukarıda esas numarası sunulan dosyası tehir-i icra talebiyle istinaf edilmiş olup istinaf harçları ödenmiştir. Bu hususun işbu dilekçemize şerh edilerek Ankara Genel İcra Dairesi …./…. E. Sayılı takip dosyasına bildirilmesini vekil eden adına saygıyla arz ve talep ederiz."
"İşbu dilekçemiz ekinde yer alan derkenardan da anlaşılacağı üzere takibe dayanak yapılan …….. mahkemesinin ……/…… Esas, ……/…… Karar ve ……… Tarihli kararı tarafımızca ………………tarihinde Tehiri-i İcra talepli olarak istinaf edilmiş ve buna ilişkin derkenar esas mahkemece UYAP üzerinden huzurdaki icra dosyasına gönderilmiştir. Ayrıca Tehir-i İcra teminatı da dosyaya yatırılmıştır. Ek 2 Bu kapsamda ve İİK madde 36 gereğince, İcra Mahkemesinden Tehir-i icra kararı getirilmesi için tarafımıza mehil vesikası verilmesini ve takibin bu süre zarfında durdurulmasına karar verilmesini Sayın Müdürlüğünüzden arz ve talep ederiz."
Konya’da yürütülen icra takiplerinin önemli bir bölümü, borçlu taraf için ciddi hak kayıplarına ve maddi zararlara neden olabilmektedir. Özellikle ilamlı icralarda hükmün icrasının durdurulması amacıyla başvurulan tehir-i icra (icranın geri bırakılması) talepleri, usulüne uygun ve zamanında yapılmadığı takdirde geri dönülmesi zor sonuçlar doğurabilir.
Bu noktada; yerel icra dairelerinin uygulamalarına ve bölgesel yargı pratiğine hâkim, Konya’da tecrübeli bir icra avukatıyla çalışmak, hem mallarınızın haksız şekilde haczedilmesini önler hem de sürecin hukuka uygun şekilde yürütülmesini sağlar.
Konya merkezli hukuk ofisimiz, tehir-i icra talepleri ve diğer tüm icra takip işlemlerinde;
✔️ Tehir-i icra talepli dilekçelerin hazırlanması
✔️ Gerekli teminatların belirlenmesi ve yatırılması sürecinin takibi
✔️ İcra takibinin durdurulması ve hak kayıplarının önlenmesi
✔️ Haksız takipler için şikâyet ve itiraz süreçlerinin yürütülmesi
gibi tüm aşamalarda uzman icra avukatı kadrosuyla hizmet vermektedir.
İcra tehdidi altındaysanız ya da tehir-i icra sürecine dair profesyonel desteğe ihtiyaç duyuyorsanız:
➡️ NAYA Hukuk & Danışmanlık İletişim Sayfası
➡️ Konya İcra Hukuku ve Tehir-i İcra Hizmetleri